hakkımızda                           irtibat           

  Anasayfa  

SİYASET

Sekularİzm ve dİn II

Böylece din, ilim savaşı başlamış oldu. Kilise ilmi buluşların dine karşı olduğunu, insanların dini inançlarını yok olmasına sebep olduğunu savunurken, bilim adamları dinin toplumu geri bıraktığını toplumun ancak bilim ve ilim sayesinde ferdi ve toplumsal ilerleme kat edebileciğini ve bu yolda en büyük engelin din olduğunu iddia ettiler.
 

Din adamları tahrif ettikleri şeriatı, kendi elleriyle yazdıklar kitabı Allah’ın emriymiş gibi tebliğ ederken bilim adamları, gözle görülemeyen, duyu organlarıyla , his ile ispat edilemeyen öğretilerin, düşünce ve hayalden ibaret olduğunu ve dinin bu manasız öğretilerden oluştuğu görüşünü ortaya attılar.

Hıristiyan din adamlarının bu yaptıkları bilim adamlarının dine acımasız birşekilde saldırmalarına sebep oldu. Önce dini mearifin zihni ve manasız olduğu tezini sundular daha sonra zihni mefhumların insanın kendisi gibi geçici ve değişken olduğunu iddia ettiler ve neticede şu sonuca vardılar, dini öğretiler ve şeriat değişkendir ve hatta din inancının  toplumun sosyal, iktisadi ve psikolojik yapısından ortaya çıktığını dolayısıyla sabit olamıyacağını her zamana göre yeni bir din inancının çıkabileceğini savundular, günümüzde  de “Pluralizm” fikri bu doğrultudadır (ileride üzerinde genişce duracağız).

Tevrat, İncil gibi semavi kitapların tahrif edilip, hurafalarla doldurulması, tarih ve tabiat hakkında, gökler, yerler hakkındaki eksik bilgilerin bu kitaplara sokulup semavi kitap olarak sunulması uzun bir zaman beşeriyetin ilmi alanda ilerlemesini engellediği gibi ilmi buluşların, tarihi gerçeklerin  inkar edilmesine sebep olmuştur.

Daha sonraları hırıstiyan ve yahudi kelamcılar dini öğretilerin ilmi yönü olmadığını, bunların zamansal olduğunu bunları getiren peygamber ve onların  varislerinin kendi zamanlarını kapsadığını dolayısıyla eksik ve yetersiz oluşunun o peygamberlerden kaynaklandığını ileri sürdüler.

İnsani düşünce ve hayalleriyle karışmış bir vahiy kitabının hakkı batıldan ayırt edebileceği, insanları kurtuluşa ulaştıracağı düşünülemez, tabi ki böyle bir dinin inkar edilmesi kaçınılmaz olacaktır.

Kendi şeriat ve kitaplarını tahrif edip, yazdıkları kitabı Allah adına sunarak insanları dinden uzaklaştıran, dini akıl ile karşı karşıya getiren ve ilim ile düşman yapan hıristiyan ve yahudi din alimleri yaptıkları yanlıştan dönmek yerine tarih boyunca hata ve yanlışlıklar zincirine, dinde ıslah ve reform hareketleri adı altında bir diğerini daha eklediler

Hıristiyanlıkta  Islah Hareketleri

Hıristiyan din adamları asırlar sonra tahrif edilmiş, toplumsal sorunlara cevap veremeyen bireysel hayat tarzını dahi düzenleyemeyecek bir hal almış, akıl ve ilimden uzaklaştırılmış hıristiyanlığı ve onun merkez ve temsilciliğini yapan kiliseyi islah etme hareketine başladılar. Tabii ki, böyle bir hareket hemen bir kaç yılda gerçekleşmeyecek, kendilerinin dahi tahmin edemedikleri bir zamana ihtiyaç vardı, bu hareketin başlangıcı 1300 yılları, hareketin bitişi ise 1700 yıllarının sonu olacaktı.

Hareketin asıl hedefi kiliseleri ihya etmek, hurafalardan arındırıp kemale ulaştırmaktı. Bütün hıristiyanlar kilisenin her yönlü islah edilmesi gerektiğini düşünüyorlardı.

Bu düşünce ilk defa 1311 yıllarında Viyana´da yapılan kongrede gündeme getirilmiş ama 1374 yıllarına kadar pratikte pek birşey yapılamamıştı. 1375 yılında Fransa’nın Lyon şehrinde toplanan “Şura”da tekrar dile getirilmiş ve önemi vurgulanmıştır. Ama yine toplumda etkin olabilecek adımlar atılamamıştı.

1512 yıllarında “Latern Şurası”nda alınan kararlar daha ciddi ve tutarlıydı. Şöyle ki: En yüksek dini Lider, düzenli olarak bütün bölgeler de bulunan papaz ve rahipleri kontrol etmek için onları ziyaret edecek onlarla dini toplantılar yapacak, oradaki görevli din adamlarına nasihat ve öğütler verecekti. Ama yüksek tahsilli denetleme yetkisine sahip din adamlarının az oluşu ve diğer taraftan kiliselerin fazla oluşu bu kararın sadece kısa bir süre uygulanmasına olanak tanıdı. Latern Şurası’nda alınan kararlardan bir diğeri din adamı yetiştirmek için ilahiyat kolejleri açmaktı ama bölgesel liderlerin yetkisinde olan bu karar hiç hayata geçirilemedi.

diğer bir karar ise; “Kiliseye bağlı derneklerin azaltılması, kiliseye bağlı kuruluşların kazançlarının ve toplanan paraların yağmalanmaması ve merkezin kontrolunda olması için kiliseler denetlenecekdi.”

Ama kiliseye bağlı kuruluşların ve derneklerin gelir ve kazançlarının ehil olmayan şahıslar tarafından yağmalanması, papazların dünyaya meyletmeleri, mal ve servet peşinde olmaları Papaların, bu kuruluşların bazılarının kapatılmasını ve bu gibi faliyette bulunanların denetlenmesini istemesine yol açtı.

Ama kilisenin ekonomik yolsuzluklara karışması, Kilise sisteminin tamamen maddiyata yönelmesi, kilisenin kendi içindeki din adamları arasında anlaşmazlık ve ciddi tartışmaların ortaya çıkması ve dinin merkezi kabul edilen “Roma Şurası”nın katı kuralları, Martin Luther hareketinin ortaya çıkmasına sebep oldu.

Martin Luther Hareketi ve Sekularizmin Doğuşu

Roma’da bulunan Papa 10.Lui’nin, Roma’da St.Petrus kilisesini yapmak için “Günah çıkarma biletlerini” satışa sunması Martin Luther’in muhalefet etmesine dolayısıyla hıristiyanlıkta mezheplerin çıkmasına sebep oldu.

William Durant “Medeniyet Tarihi” kitabında “Günah çıkarma” felsefesini şöyle anlatıyor: “Hz. İsa, havarisi olan Petrusa, Petrus Papaya ve Papa da Rahip ve Papazlara yetki vermiş ki, günahlarını itiraf eden hıristiyanlara günahlarının cezası olarak onlardan keffaret alsınlar, böylece onları cehennem azabından kurtarsınlar. Günahların karşılığında keffaret verecekler, ziyarete gidecekler ve Osmanlıya karşı haçlı savaşlarına katılacaklar. Öyle ki, resmi muhakemelerde ödemeleri gereken cezaları kiliseye nakit olarak ödemeleri resmiyet kazanmıştı.”

Başlangıçta bu bağış ve ödemeler Papa tarfından hayır işlerinde kullanılıyordu. Zamanla “Günah çıkarma” için satılan af biletleri bir gelir kaynağı haline getirilerek papazların mal ve servet edinmelerine sebep oldu. Hatta “Günah çıkarma” belgelerinin rağbet görmesi ve Papa tarafından satışların serbest bırakılması günahı itiraf etmek, tevbe, ibadet ve duaya ihtiyaç olmadığını bu belgelerin günahların affı için yeterli olacağı zihniyetini hakim kıldı.

Martin Luther, bu “Günah çıkarma” belgelerinin satışına muhalefet eden nadir kişilerden biriydi. Onun muhalefetiyle Almanya’daki dinde reform süreci başlamış oldu. Diğer taraftan Martin Luther gibi bu af belgelerinin satışına karşı gelen Zwinkli de İsviçre’de dinde reform hareketini başlatmış oluyordu. Martin Luther  başlangıçta yalnız bu belgelerin satışına muhalefet etmişdi ama bununla yetinmeyip kilisenin dini öğretilerine de karşı geldi... devam


1  /  3 

 

sabahyil@iqraa.de

Geri dön

 

   
  Gündem    

 

“Şüphe yok ki Musa' ya Tevrat'ı verdik, ardından birtakım peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya apaçık deliller verip onu Ruh-ul Kudüs'le kuvvetlendirdik. Nefsinizin hoşlanmadığı bir emirle peygamber geldi mi demek ululanmak isteyeceksiniz, kiminiz onları yalanlayacak, kiminiz öldürecek ha....”

Bakara / 87

  Siyaset    
  Bilim    
  Yazı Dizisi    
  Kültür - Sanat    
  Soru - Cevap    

 

MUHARREM ÖZEL